Sadri Ertem’in yazmaya başlaması öğrencilik yıllarına denk düşmektedir. Ancak araya giren Milli Mücadele döneminde birkaç gazetenin sorumluluğunu üstlenmiş sonradan memleket meselelerine yönelmiştir. Bu yönelişin sonucunda yazar edebiyatımızda toplumsal gerçekçi akımın öncülerinden biri olarak kabul edilmiştir. Eserlerinde dönemin köy ve köylü sorunlarına, devletin çarpık düzenine gerçekçi bir bakış açısıyla ezilenler tarafından bakmış, hemen hemen sosyalist düzlemde yazmayı amaç edinmiştir.
Sadri Ertem’in öykülerinde ve romanlarında topluma, toplum hayatına dair derin bir gözlem ve gerçekçi bir bakış ön plandadır. Yazar kimi çevrelerce dil bakımından özensiz bulunsa da benimsediği edebiyat anlayışına uygun eserler verdiği aşikârdır. Zira Ertem’in öykülerini okuyan günümüz okurunun fark edeceği gibi, neredeyse yüz yıl önce yazdığı bütün bu öyküler ve romanlar halen eskimemiştir. Hâlâ bu topraklarda yaşanan sorunlar -kılığı, biçimi değişse de- aynı sorunlar, ezilenler ve ezenler farklı suretlerde aynı zümreye ait insanlardır.
Cumhuriyet sonrası ülkenin tepeden tırnağa bir değişim sürecine girmesi Sadri Ertem’in öykülerinde kendine yer bulmaktadır. Köylüyü, ağayı, yabancı sermayenin işgal ettiği toprakları, yoksulluğu, halkın altında ezildiği vergileri, paranın hükümranlığını anlatır eserlerinde.
Sadri Ertem, yenilik hareketlerinin yanında olan, ancak yenileşmenin doğru yönden ilerlemesi gerektiğini savunan, döneminin önemli aydınlarından da biridir. O, insanı, gerçek insanı temele yerleştirir ve yenileşmenin onun ihtiyaçları ve hayatına göre tasarlanmasını ister.
Bu kitapta yer alan öykülerin birçoğunda toplumsal gerçekçi bakışı, yer yer hicivsel, yer yer de açık eleştiriyi göreceksiniz; dinin, paranın ve eşdeğeri görülen gücün, halkın üzerinde ne denli etkin kullanıldığını işlediği öyküler dikkatinizi çekecek. Sadri Ertem, Anadolu topraklarındaki insanları tanıyan ve onların hayatlarını dert edinen bir yazardır.
Sait Faik, ölümünden iki yıl sonra Vakit gazetesinde Sadri Ertem’i anmak için yayımlanan bir “Hayatta Okuduğumuz Sadri” adlı köşede “O ümitli idi. Bir ara haksızlığın, namussuzluğun, istismarın, yalanın, riyanın, dalaverenin birer birer yıkıldığı bir dünya görür gibi olmuştu. Yine bir ara galiba hafif bir ümitsizliğe de kapılmıştı. Ben ‘Sadri üzüldüğün zaman çok güzel üzülüyorsun. Yüzüne mânâ doluyor.’ dedim. Bu sözüm çok hoşuna gitmiş ‘Demek ki insan üzüldüğü zaman insana daha çok benziyor.’ demişti.” diye belirtir.
Gazetedeki köşesinde edebiyata dair yazdığı yazılardan birinde yeni anlatımın kendine özgü bir tekniği olduğunun, kolayca da öğrenilemeyeceğini ileri sürer ve yazarın bir tür işçi olduğu görüşüne işaret ederek, “Zamanımızdaki yazı işçiliği ve çıraklığının, demir işçiliği ve çıraklığından daha kolay olmadığını söyleyen Maksim Gorki, tam bir hakikate parmağını basmıştır.” der. Bu yazının Ertem’in yazmak kısmındaki görüşleri kadar, Gorki’yi yakından takip ettiğinin ipuçlarını içerdiği de pekâlâ söylenebilir. İlhami Bekir Tez, onun için “Sadri Ertem bir sanat yapıtının – yapıcısı istese de, istemese de- sınıfsal bir anlam, sosyal bir etiket taşıdığına inanırdı. Sanatını sadece halk –işçi ve bilhassa köylü- hizmetine adamış olan ve bu anlamda ölümsüz eserler vermiş bir insandır.” demiştir.
Sadri Ertem’in hikâye, roman, gezi, hatıra ve deneme tarzında kitapları bulunmaktadır. Yazar ilk romanı Çıkrıklar Durunca’yı, toplumsal gerçekçilik akımı ile kaleme almış, farklı yönlerden pek çok sorunu kurgu içinde okura sunmuş, ardından 1933 yılında basılan ilk öykü kitabı Silindir Şapka Giyen Köylü ve yine aynı yıl basılan Bacayı İndir Bacayı Kaldır ile öyküleriyle de benzer eksende eserler vermeye devam ettiği görülmüştür.
Vacilando Kitap olarak, Silindir Şapka Giyen Köylü kitabı yazarın iki öykü kitabında yer alan öykülerle hazırladığımız bir öykü derlemesidir. Sadri Ertem’in aydın kişiliği, toplumcu yapısı, kaleme aldığı yüzlerce yazı, hikâye ve romanları günümüz okuru tarafından bilinmelidir. Cumhuriyet dönemi toplumsal gerçekçi akımının öncülerinden sayılan Ertem’in titizlikle hazırladığımız, sade ve zamansız eserlerinden seçtiğimiz öykülerini sizlere iftiharla sunuyoruz.
Yazan: Mustafa Okumuş