I. HAMILTONLAR
Hikâyeciler, büyük çiftliklerin, kâhyaların ve çırakların, efendilerin ve kölelerin olduğu eski zamanlara dair pişmanlıklarla dolu o kadar çok şey söyledi ki, bu usandıran tekrarların yarattığı tekdüzelikten sıyrılmaya imkân verdiği için bile Berry Hamilton’ınki gibi bir eve denk gelmek oldukça güzel.
Berry Hamilton’ın Oakleylerin evinde hizmetçi olan karısı Fannie, oğlu Joe ve kızı Kit ile beraber yaşadığı küçük kulübe, işverenlerinin malikânesinden sadece birkaç yüz adım gerideydi. Geleneksel yapısıyla mahalledeki eski kulübeleri andıran bu ev, hizmetkârlar ile işverenler arasındaki farkı ortaya koyuyordu. Yine de eski zamanlardaki kulübelere kıyasla özenle döşenmiş, modern sayılabilecek bir yer, iyi bir yaşam süren bir zencinin yuvasıydı. Berry Hamilton, yirmi yıldır Maurice Oakley’nin uşağıydı. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra Güney’i terk etmeyip yaşamaktan mutlu olduğu yerde kalan, sabreden, çalışan ve döndüğünü düşündüğü şansıyla yükselebilmek için mücadele eden kölelerden biriydi.
Şeytanın bacağını kırdığına dair ilk emareler Maurice Oakley’nin uşağı olduğunda görülmeye başlamıştı. Karşılaştığı her zorluk ve engelde işvereninin yanında durmuş, sonunda patronu yükselmeye başlayınca o da nasiplenmişti. Oakley evlendiği zaman şimdi yaşadığı görkemli evi almış, küçük hizmetçi kulübesini ise ‘‘Berry’nin beni örnek alıp ne zaman yuva kuracağı hiç belli olmaz.’’ diye gülerek Berry’ye bırakmıştı.
Yaptığı şaka kısa süre sonra gerçek oldu. Berry’nin içinde uzun zamandır hizmetçi kadın Fannie’ye karşı bazı hoş duygular filizleniyordu.
Fannie, evin çiçeği burnunda hanımı Bayan Oakley’nin hizmetindeydi, Berry’nin de evi hazırdı, yani evlilik masrafsız ve uygun olacaktı ki Fannie’nin de gönlü olunca, karar hızlıca alındı. Fannie yaptığı seçimden asla pişman olmadı, Berry’nin baştaki hesapçılığına da hiç söylenmedi. Ufak tefek üzüntüler, dertler olsa da yıllar huzur ve sakinlik içinde su gibi akıp geçti, neşeleri her daim tazeydi.
Zamanla küçük kulübeleri daha rahat bir hâle gelmeye, kimi zaman “ev”den gelen, kimi zaman da kendi kazandıklarıyla aldıkları eşyalarla dolmaya başladı.
Berry’nin kulübesi için vakti çoktu, Fannie de zamanını kendi evi ve bahçesi için harcıyordu. Küçük arsanın hem önünde hem de arkasında çiçekler açmıştı, sebzeler ve yeşillikler ev hanımının maharetinin kanıtıydı. Küçük evin kapısının hemen üstünde, zarif kıvrımlarla Virjinya sarmaşığı eğiliyor, bir sabah sefası deponun etrafını sarıyordu.
Joe ve Kitty işte bu, huzur dolu, oldukça rahat kulübede dünyaya geldi. Eve yeni bir nefes, anne babalarına tarifsiz bir neşe getirdiler. Çocuklukları mutluluk içinde geçti. Gözler hep üstlerindeydi. Kasabadaki eğitimden faydalandılar. Ama ikisi de çok erken yaşta çalışmaya başladı. Kitty annesine yardım ederken, Joe da berberlik öğreniyordu.
Kitty annesinin hayatının neşe kaynağıydı. Sevimli, eğlenceli, ufak tefek bir kız çocuğuydu. Muzipçe şarkılar söylerdi. Joe da neşeli bir mizaca sahipti fakat tıraş olmak için gelen soylulardan birkaçının fikirleri ilgisini çekiyordu, genç yaşında iyi bir züppe olacağının sinyallerini veriyordu. Babası da onu bu yönde cesaretlendiriyordu. “Kaliteli insanlara hizmet etmek için senin de görgülü olman, kaliteli kıyafetleri taşıyabilmen gerekir.” diyordu.
Fannie bu duruma fena hâlde kızıyor, “Onlara kendini beğendirmek için çabalaman, kibrin… Ne kadar da mide bulandırıcı. Seninle konuşmak istemiyorum, git buradan Joe.” diyordu demesine ama gözlerindeki büyük sevgiyi ve gururu saklayamıyordu. Berry her zaman karısına Kit’i tepelerine çıkardığını söylediği için şimdi bir şey söylemeye hakkı yoktu. Kasabada, kendi soyundan kadınların içinde en iyi giyinen Kit’ti. A.M.E. kilisesinin ya da babasının bağlı olduğu Benyamin’in Kavmi yararına şarkı söylediğinde, onunla candan ilgilenen Bayan Oakley sayesinde en güzel kıyafetlerle çıkardı insanların karşısına.
Çocuklarının üzerine titreyen Berry ile Fannie masraflar hakkında şakayla karışık tartışsalar da her şeyi evlatları için yapıyor ve bunu gururla sürdürüyorlardı.
Şansız zencilerin, bu aile ve çocukları hakkında söylediklerine kulak asmaya gerek yok. Çünkü kıskançlığın dili keskindir. Ayrıca soylular ne zaman basit insanların alaycı bakışlarından kaçabilmiştir ki?
Maurice Oakley kardeşi Frank için düzenlediği, tüm Hamilton ailesinin telaşlandığı veda yemeğinde, Joe on sekiz, Kit on altı yaşındaydı. Yemek için hepsi koşturuyordu: Joe iki adamı tıraş etmiş, Kit, hizmetçilere yardım etmişti. Anneleri neredeyse onun kadar uzun süredir bu evde çalışan aşçının kusurları yüzünden kendini küçük düşmüş hissediyor, Berry ise yaptığı servisin şaşalı bir hava yaratacağı beklentisiyle ağır ve vakur duruyordu.
Her şey hazır olduğunda Hamiltonlar yeniden huzura kavuştu. Bayan Hamilton beyaz önlüklerin içinden en beyazını giyip aşçıyı daha fazla sinir etmek için yardıma hazırlandı. Kit, süslü elbisesini gösterebilmek için kendine en uygun yeri seçmişti. Joe lezzetli bir şeyler atıştırmak için tam vaktinde evde olacağına dair söz vermişti. Ve Berry… Berry genç ve çevik garsonları bir oraya bir buraya yönlendirirken takım elbisesi ve beyaz yeleği içinde göz kamaştırıyordu.