Kondüktörden…
“Yıpranır ceplerimde tren tarifeleri”
Behçet Necatigil
Siz her ne kadar Mesut Bahtiyar’dan şarkılar dinlemeye alıştıysanız da bu kitabın ön sözünü editörün kalem gıcırtısı yerine kondüktörün düdük zırıltısı besteleyeceği için ziyadesiyle bahtiyarım efendim. Elbet bu takdim taksim işlerini bir editör kadar iyi bilemesem de Taksim’den girip Harbiye, Osmanbey, Şişli’den çıkacağız kısmetse.
Bilmem mi cânım efendim ki bu satırları okuyan kimileri, karşısında kondüktör düdüğünü görünce burun bükecek, la sesinden kargışlar düzecek de nefesli çalgıların en tiz sesli enstrümanına haksızlık edecektir. Hâlbuki taraftarı olduğunuz takımın maçlarını başlatan ve bitiren nedir? Bir vapurun yaklaştığını, onu görmeden nasıl anlarsınız? Koca koca trenlere hareket emri veren şu minnacık nesne desem? Hepsini geçtim bir kalemde diyelim, İsrafil’in çalacağı sur da onun cinsinden değil midir? Uzatmayalım. Bu bahsi Düdükiyat isimli yeni eserimde detaylandırarak değerli okurlarımın istifadesine sunmak niyetindeyim. Çaktırmadan muhayyel kitabımızın uvertürünü yaptığımıza göre gelelim muhtevası itibarıyla Seyahat Baskısı (seyahat oyunu desem kim karşı çıkabilir?) olarak kabul edebileceğimiz Ercan Bey’in bu son eserine.
Bir usta çırağına yahut bir hoca talebesine sadece yordamı öğretmez, yolu da gösterir. Yol yordam bu yüzden ikileme hâline gelerek bir bütün oluşturmuştur. Macellan’ın ömrü vefa etmeyince, gözünü diktiği dünya turunu kaptanlarından Elcano tamamlamıştır sözgelimi. Bu kitapta da böyle bir çufçuf büyüsü saklı sanki. Kitabın isminde yer alan ya dabağlacından sonraki kısmı da böyle değerlendirmenizi rica edeceğim. (Yeşil mürekkep, büyülü gerçekçi bir malzemedir.)
TRT arşivlerinde tükettiğim onca saatin sonunda Behçet Necatigil’in Son Tren isimli radyo oyununa eriştim. Necatigil için radyo oyunları şiirin tamamlayıcısıydı. Buna diyeceğim bir şey yok. Şehir Tiyatrosu sanatçılarının seslendirdiği oyunun ilk cümlesi: Ne sıkıntılı hava. Son cümlesi ise: Lambayı yakabilirsin, aç artık radyoyu. Şairane bir gerçeklikle ilerleyen oyunda baş karakterimiz eşiyle beraber bir tren istasyonunun dibine taşınır. Amaç, her gün son trenin geçtiğini duyabilmektir. Böyle teselli bulur. Kalbini sıkıştıran eski aşkı ve anıları ancak böyle teskin edilebilir. Bu hüzünbaz ve şairane baş karakterimizin ismi ise Hilmi’dir. Necatigil’in talebesi Hilmi Yavuz ise Behçet Hoca isimli eserinde hocasına olan özlemini şöyle dile getirecektir: “Behçet Necatigil öldü. Zaman denen tren, kör bir hatta duruyor şimdi.” Ercan Yılmaz, ravi zincirinin son halkasıymışçasına, tren metaforuna bambaşka bir çehre kazandırır işbu kitapla. Konusu ve anlatımıyla, kör hatta harflerden traverslerle aydınlık bir makas ekleyecektir.
Bana sorarsanız her makinist (bu kafileye E. Y. de dâhildir) eski çağların postilyonlarına öykünür. Nihayetinde tren dediğimiz taşıtlar da atlı postaların devamı niteliğindedir. Şimdi ancak maskeli balolarda tesadüf edebileceğimiz, makinist hüviyetindeki ayağı tez bir postilyona refakat edeceğiz bu metinde. Nedendir bilinmez, edebiyatımızda yeterince ilgi gösterilmemiş Şark Ekspresi, Ercan Yılmaz’ın en çetin meseleleri dahi çizgi roman akıcılığında sunduğu kalemiyle, özgün bir sanatsal yaratımın tam göbeğinde yer alacak. Mürekkep işi seyyah bir resim ya da 60 sayfalık partisyon.
Tahmin etmişsinizdir ki, yukarıdaki kimi satırlar bendenize ait değil. Zaman zaman telsizler bile parazitleniyor da kaldı ki kitaplar parazitlenmesin. Kul yapısı… Zaten ismi Şark Ekspresi olan bir kitap için bu kadar malumatfuruşluğa ne hacet. Roman, terazi imalat atölyesinde geçecek değil a. Neyse, meramım başka. Ne olmuş yani Ercan Bey’in manüskrilerini ele geçirdiysem. Bunun için Haberleşmenin Gizliliği ve Dokunulmazlığı Kanununa muhalefetten dilekçe vermeye lüzum var mıydı? Ekmek tuz hakkı için siz söyleyin. Aşk olsun sana Ercan Yılmaz ya da E. Y. Buradan Şark Ekspresi’nin makinistine sesleniyorum. Demiryolları Emekçileri Grev Komitesi olarak bu anlatıyı derhâl sonlandırmanızı ve freni çekmenizi talep ediyoruz. Israrlı çağrılarımıza cevaben gönderdiğiniz telgrafınızda ismini zikrettiğiniz Gâlib Dede ile birlikte en yakın istasyon şefliğine sığınmanız önemle rica olunur.
Not: Personel envanterlerinde Gâlib Dede isimli birine rastlanmamış olup, kendisine atfedilen “Billâh bu özge mâcerâdur” ifadesinin, tarafımıza yeni bir telgrafla izah ve rapor edilmesi lüzûmu hâsıl olmuştur.